Herkesin malumu olan filmin orijinalini inceleyelim...Erik Skjoldbjerg bu sahnede sis ile agorafobik bir atmosfer yaratmış. Filmin buz gibi olan havasına büyük ölçüde katkı yapan bu sahnede polis memuru Engström inanılmaz bir "hata" yapıp, arkadaşı Vik'i vuruyor. Seyirciyi şaşkına döndüren bu bölüm hayli başarılı, fakat o sis bulutunun hali nedir öyle! Heterojen, dalga dalga yayılan garip bir sis şekli...İnsan kendini Serdar Ortaç konserinde gibi hissediyor.
Karakterin ruh halini ve karakterini anlamamız için yönetmenin bize hediyesi olan nefis bir sahne. Bu sahnede özellikle dikkat edilmesi gereken şey ise; Engström'ün elindeki beyaz latex eldiven.
Çoğu cinayet filminde; meraklı dedektifler, bir sürü gereksiz ayrıntı ve boş konuşan karakterler ile karşılaşırız. Burada ana amaç; seyircinin kafasını karıştırarak yanlış yollara sapmasını sağlamaktır. Ve işte o filmlerde (genellikle) acayip sıkılırız. Norveç yapımı bu filmde ise bunun tersi bir yönelim mevcut. Öyle bir film ki; hiç kimseden cinayete dair bir ipucu alamıyoruz. Ne yapacağımızı şaşırdığımız anda bir sahne gelip bizi bir ötekine götürüyor. Pause'taki bu kare ise herşeyi tam olarak anlatıyor. Erik Skjoldbjerg baştan beri uygulamaya çalıştığı metodu filmin finaline de taşıyor böylece...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder