Sırada, Haneke'nin Kült filmi; Funny Games var. Funny Games'in alt başlığında her zaman 'burjuvaziye karşı şiddet' gibi bir açıklama yer alır. Yani Haneke bu filmdeki şiddet sahnelerini burjuvaziye olan nefretini kusmak için çekmiş. Acabaaa!?
Bence bu filmi yüceltmek için zırvalanmış bir söz öbeği. Özellikle eleştirmenler böyle filmleri kutsamak için kendilerinden geçiyorlar ve ve zul gördükleri 'şiddet istismarı'nı amorti etmek için böyle sallama teorilerde bulunuyorlar. Halbuki alakası yok. Film apaçık şekilde şiddeti övüyor, şiddeti yüceltiyor. Meselesi burjuvazi filan değil. Belki bir nebze, sütlaç üstüne tarçın gibi bir tutam olabilir. Ama sütlacın kendisi tamamen şiddet. Yönetmen filmi bu minvalde çekerken herhangi bir mantığa yaslanmamış. Öncelikli olarak seyircinin empati kurarak gerilmesini amaçlamış. Gerçekten de öyle. Kapıya gelen iki misafirden biri, kameraya dönüp sizi görüyorum der gibi seyirciyle konuşuyor. Evet gerçekten de film öyle bir atmosferdeki; biz gerçekten kendimizi orada hissediyoruz. Çaresiz hissediyoruz.
Pause'taki kare bence filmin köküne sallanmış bir baltadan farksız. Popüler kültüre, TV'ye bir eleştiri getiriyormuş gibi yapan, yalandan bir sahne. Resimdeki kumanda, filmi, bir 'Looney Tunes' yapımına dönüştürüyor adeta. Baştan beri korktuğumuz, gerildiğimiz karakterler artık bir çizgifilm karakteri gibi oluyor. Estetize şiddet, müthiş gerilim ile giden film bu noktada ipini çekiyor. Belki bunu filmin ortasında yapsa; seyirci olarak filmden kopacağız. İyi ki sona saklamış.
Baştan beri söylediklerimi özetleyeyim:
Bu filme kötü demek mümkün değil. Güzel film. Ama gelip de; filmin altında bir sosyobilmemnesel tespit ararsak; bu çok zorlama, çok yalan bir çaba olur. Bildiğin şiddet ve gerilim filmi. Şiddeti de herhangi bir sebebe bağlamıyor. Genel düşünce: 'Şiddet için Şiddet'. Şiddet ististmarı bile olsa güzel film. Takashi Miike, nasıl şiddeti herhangi saçma bir açıklamanın altına saklamaya çalışmıyorsa; Haneke de saklamamalı. Çünkü böyle gerçekten çok komik oluyor. Vatkası büyük gelmiş bluz gibi duruyor.
Bu temelden yola çıkan Serar Akar, Barda filmini çekmiş, tam anlamıyla yüzüne gözüne bulaştırmıştı. Tecavüz edilen bir kıza, tecavüzcünün söylediği şey öyle komik ki; tecavüzcüler bir süre sonra izleyiciye sempatik gelmeye başlıyor. Seyircinin bir kısmı ayrılıp, tecavüzcü ekibe geçiyor. Kafa olarak...Sonra bu şiddeti bir mantığa bağlamaya çalışmak. Gerçekten çok komik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder