Bir Türk Filmi için gayet tuhaf bir sahne. Aracın altındaki adam, aradığı şeyi buluyor. Bunun ne olduğunu izlerken bile anlamakta güçlük çekiyoruz. İleride aracın altına boş yere girmediğini anlayacağız.
Model araçlar güzel. Elbette onları süslemek, modifiye etmek veya boyamak da. Ama buradaki boyamanın hobi olmadığı su götürmez bir gerçek...
Bekir rolündeki Ali Erkazan'ın önünde sallanan poşetteki nesne, kadının suratındaki hüznün asıl sebebi olabilir mi acaba?
Komik olduğu kadar gerilimli anlardan biri. Yanda el hareketi çeken adam tamamen içinden geldiği gibi davranıyor. Adama demek istediği şeyi, farklı bir yolla da olsa söylüyor!
Filmdeki tüm olayların müsebbibi defter yaban ellere geçiyor! Yaban mı? Kime göre?
Dersu Yavuz Altun, -hafiften ütopik olan- bu ilk uzun metrajlı filminde ilginç bir senaryoyu filme almış. Başrollerde; İdil Fırat ve "En Son Babalar Duyar"ın babası Ali Erkazan var. Ali Erkazan başrole adını yazdırdığı Münferit'te, Türk Sinemasının son dönemindeki en muhteşem performanslarından birine imza atıyor. Bu bağlamda benzer bir rolde, Mahallenin Muhtarları'nda Temel'i canlandıran Erkan Can'ı hatırlattı bana. O da uzun süre böyle ucuz bir rolde oynamış, o dönemin kapanmasının ardından, Gemide filmiyle kendisinde nasıl bir cevherin varolduğunu göstermişti! Bazıları hala televizyon ile sinemayı aynı şey sanmaya devam ediyor. Bırakın, onlar öyle sanmaya devam etsinler!
Oyunculuklar yeterince iyi. Bu castta sırıtan tek karakter komiser rolünde sorgu yapan karakterdi. Film boyunca zavallı bir oyunculuk sergiledi. Plastip Show'daki karakterler bile inandırıcılık ve oyunculuk konusunda bu karakterden daha iyiydi sanırım. Güzelce pişmiş bu yemeğin çiğ kalan tek öğesiydi.
İlginç senaryosunu, gerilimli atmosferiyle ve sağlam oyunculuklarıyla çevreleyen Münferit; bağımsız sinemanın aykırı örneklerinden biriydi. Maalesef film yetersiz tanıtımdan dolayı izleyiciyle buluşamadı. Şimdi bazı filmleri düşünüyorum: Maskeli Beşler Kıbrıs'tayı yahut Çılgın Dersane'yi. Bu filmlere yapılan tanıtım, bu filme yapılsa; Türk Sinemasının orijinal yapımlarından biri şimdi kör bir çukurun içinde kurtarılmayı beklemezdi. Onu oradan çekip alacak olan yine biz sinefilleriz!
Sinemamızın harcanmış değerlerinden biri! Yazık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder